1 Nisan 2016 Cuma

“GÖZYAŞI” Şiirimin Öyküsü... Söz Yazarı, Edebiyatçı – Şair, Şakir SUSUZ

GÖZYAŞI” Şiirimin Öyküsü

Söz Yazarı, Edebiyatçı
Şair, Şakir SUSUZ
TRT Ankara Radyosunda bir arkadaşımı ziyarete gitmiştim.
Odasında hal, hatır sorup, muhabbet ederken; cep telefonuyla bir hanımla konuşmaya başladı ve benim iznimi almadan:
“Gonca Hanım” (takma)
“Efendim”
“Burada 4-5 yıldır tanıdığım bir arkadaşım beni ziyarete gelmiş, sağ olsun, oturup çay içiyoruz. Şu anda tam karşımda gülümsüyor, şimdi beni dinle, ben diyorum ki; bu arkadaşımla sen de tanış. Kendisi ince ruhlu, yufka yürekli, kibar olduğu gibi aynı zamanda şair, yazar, kitapları vardır. Eğer müsaade ederseniz sizin numaranızı ona, onun numarasını da size vermek istiyorum. Böylece tanışmış olursunuz.”
“Evet” dedi, teşekkür edip, numaramı adından söz ettiği Gonca hanıma, onun cep telefonunun numarasını da bana verdi.
Aradan bir hafta geçti, arkadaşım beni cepten aradı. Gonca hanımla görüşüp görüşmediğimi sordu. Bende kendisine böyle hallerde ‘pek aceleci’ olmadığımı, hazine bulmuş gibi hemen peşlerine düşüp rahatsız etmediğim gibi eninde sonunda merak edip onların beni aramasını beklediğimi söyledim.
Bir hafta daha geçti, telefonum çaldı.
“Şakir bey, ben Gonca. Tanımadığım halde sîzi rüyamda gördüm, tanımak istiyorum. Nasılsınız?” diye hal hatır sorduktan sonra ben:
“Görüşelim”
“Nerede?”
“Siz nereyi isterseniz.”
“Cemre Parkı nasıl?”
“Uygundur” dediğimde “Saatiniz kaç?
“On kırk beş.”
“Tam oniki de buluşalım” dedi ve kapattı.
İlk kez buluşacağım birisiyle nezih bir yerde oturup konuşmayı düşünürken parka yakın olan bir bankaya uğradım, Banka işlemim bitmek üzereydi ki telefonum çaldı, saate baktığımda 12.00’yi çoktan geçtiğini fark ettim.
Hızla yürüyerek Cemre Parkı’na indim. Hiç görmediğim bayanın nasıl biri olduğunu düşünüyor, yabancısı  olmadığım parkta aramadan,sormadan elimle koymuş gibi bulmak istiyordum.
Parkın kenarına dikildim, bir çok insanın o tarafa, bu tarafa doğru gezdiğini gördüm. İnsanların tümüne göz attım. Dikkatimi çeken şüpheli bir bayan sırtını bu insanlara, yönünü parkın sıralanmış yeşil ağaçlarına dönmüş, saçları siyah, kot takımlı bir bayan oturuyor. Kimseye ne bakıyor, ne de yönünü dönüyor. ‘Bu o bayan olmalı’ deyip yanına yaklaştım, bir süre yanında dikildiğim halde dönüp ‘bu kim?’ demiyordu.
Sırtı dönük bayan avucunda ki çekirdekleri çitliyordu. Eğilip yüzüne baktım; esmer tenliydi, 36-37 yaşlarında gösteriyordu.
“Gonca hanım!” diye seslendim. Bana doğru bakıp ;
“Nereden bildiniz?” dedi ve kalkıp;
“Merhaba” dedi.
“Nerede oturacağız? Burası benim için güvenli değil”
“Siz nereyi isterseniz oraya gidelim” dedim. Parktan çıktık cadde boyunca kaldırımlarda yürüyüp, bir pastanenin önünde durdu:
“Burada oturalım” dedi. Belli ki; çevresinden çok korkuyordu. Masaya oturur oturmaz, bir sigara yakıp, bir de bana uzattığında;
“Kullanmam”
“Ne güzel”
“Eee, tekrar merhaba! Ne iş yaparsınız?”
“Yazıyorum, tüm şiirlerimi sırasıyla kitaplaştırıyorum.”
“Bununla mı geçiniyorsunuz?”
“Hayır, bir kurumdan emekliyim”
“Oooo, ballı böreklisin. Kitaplarınızdan yanınızda varsa bir tanesini adıma imzalar mısınız?”
“Tabii!” diyerek birine o bakarken, ben diğerini imzaladım, Gonca Hanıma baktığımda kitabı kapatıp masaya koyduğunu, gözlerinden yağmur gibi yaşların döktüğünü gördüm. Her zaman çantamda bulundurduğum kâğıt mendili çantamdan çıkarıp verdim, arkasından bir tane daha, bir tane daha... Dayanamayıp sordum:
“Hayrola? N’oldu birdenbire?”
“Benden daha gözüyaşlı yok derdim. Sen beni de geçtin”
“Özür dilerim, sizi rahatsız ettim.”
“Doluyum, kusura bakmayın! Kitabının herhangi bir sayfasını açmıştım. Derdimi deşen dizelere rastladım.”
Neresi? Tekrar aynı sayfayı açar mısınız?” dedim, bir süre sonra arayıp buldu.
Halk müziği sanatçılarından Cihat Yaman’ın uzun hava olarak kasetine okuduğu, sözleri bana ait olan şiirdi;
 
“Yine yollarımı duman bürüdü,
Şaşırdım dostlarım nasıl edeyim?
Her yanımı dertler aldı yürüdü,
Şaşırdım dostlarım nasıl edeyim?

Bulutlar kaynadı, hava bozuyor,
Yare gidem dedim; yollar tozuyor,
Zalim felek yine ferman yazıyor,
Şaşırdım dostlarım nasıl edeyim?

Bu dizeleri yazarken aynısını bende yaşıyorum.
Doğrudur, sakinleşmişti, elinde doldurulmuş şans kuponları vardı:
“Benim işim bunlara kaldı”
“Bunun ücreti benden olsun müsaade ederseniz” dedim.
İki saate aşkın oturup karşılıklı konuştuk. Kalkıp dışarı çıktığımızda:
“Buradan ayrılıyoruz” dedi sarıldı, öptü, öylece bir müddet durup ‘bir daha bir araya gelip buluşma’ düşüncesiyle ayrıldık..
Ben bu olayı bir hafta unutamadım ve ‘GÖZYAŞI’ şiirini yazıp bir başka zaman arayıp bir adette Gonca Hanıma verdim.
Şiiri okuyunca;
“Bu şiir türkü olur” dedi.
Gerçekten de kaset yapan türkücü bir üstadın dikkatini çekti, bir nüsha da o sanatçı aldı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder