4 Nisan 2024 Perşembe

BUGÜN TÜRK DÜNYASININ SON BAŞBUĞUNUN VEFAT YILDÖNÜMÜDÜR. Mehmet Demir ATMALI

BUGÜN TÜRK DÜNYASININ SON BAŞBUĞUNUN VEFAT YILDÖNÜMÜDÜR.

Takvimler Yıl 1997, 4 nisanı gösteriyordu. Kara haber tez gelir derler ya. İşte o kara haber gelmişti. Ülkücülerin Başbuğu, Milliyetçi Hareket Partisinin kurucusu ve Lideri, DOKUZ IŞIK DOKTRİNİNİN fikir babası, Türk Dünyasının akıl hocası, Türk Birliğinin İlk temelini atan Alparslan Türkeş Hakkın Rahmetine Kavuşmuştu. Ülkücüler, MHP’liler Türkiye’nin her yerinde geceden yola çıkmışlardı.

 Sabah şafak vakti otobüsler Ankara’ya girmeye başladılar.

 4 Nisan olmasına rağmen karlı soğuk bir gündü. 4 milyon insan seli Kocatepe Camiisine doğru hareket ediyorlardı. İnsan selinden kimse kaldırım değiştiremiyor. Sizin yürümenize gerek kalmadan, insan seli sizi alıp bir yöne doğru götürüyordu.

Ayaklar su gölü içinde, tepede kar yağıyordu. Ayaklarımız donmuş, uyuşmuştu. Ağrı hissetmiyorduk.

Kocatepe Camiine yaklaşamadık. Kar suyu ile abdestler alındı. Ara sokaklarda saflar oluşturuldu. İmamdan gelen Tekbir sesinden sonra, her cadde ve sokakta bir imam, tekbir sesini tekrar ediyordu.

Tekbir sesleri Ankara sokaklarına dalga dalga yayılıyordu. Bir mahşer gününü andırıyordu 4 Nisan. Tekbir sesleri ve ağlama sesleri birbirine karışmıştı. Gökten kar ağlıyordu! Koca koca adamlar, hıçkıra hıçkıra, bağıra çağıra kan ağlıyorlardı...

Mustafa YILDIZDOĞAN ogün doğaçlama bir ağıt yakmış ve hemen halka mal olmuştu.

"YANDI YÜREKLER YANDI,

YAĞAN KAR İLE SÖNMEZ...

MİLYONLAR BİR AĞIZDAN

DİYOR BAŞBUĞLAR ÖLMEZ... "

 

Bu ağıt, o günün acısını çok güzel özetliyordu. Tandoğan Meydanından geçerken binalardan da bayrak sallayanlar, bozkurt selamı verenler, o gün tüm Ankara seyre kalkmıştı. Başkent Öğretmenevinin önündeki parkın içerisinde Tekbirlerle, dualarla ve gözyaşları arasında uygun bir yere defnedildi ve kar yağışı durdu ve güneş doğmuştu. Saat dört gibi idi. Kocatepe’den Başkent öğretmen evine 4 saatte gelebilmiştik. Kısacası o günü kelimelerle tarif etmek çok zurdur. Anlamak için o günü yaşamak gerekir.

Şükürler olsun Gaziantep Teşkilatı olarak biz, bu hüznü bizzat yaşadık. Kalabalık çekildikten sonra, Başbuğumuzun başucunda gözyaşları arasında sesli bir Kur'an-ı Kerim okumak nasip oldu bana. Veda zamanı gelmişti. Gece dönüşü çok zor ve tehlikeli anlar yaşadık. Gölbaşı’nda şiddetli kardan, kayan otobüsler yolları tıkamışlar.

Otobüsümüz çalışır vaziyette Gölbaşı'nda sabahladık. Belediye araçları yolları açtılar. Yola çıkmamız vakit öğleyi buldu… Mekânı Cennet olsun Türk’ün son Başbuğunun. Türk Dünyası’nın başı sağ olsun! O ölmedi! Nesilden nesile kalplerimizde yaşayacaktır. Onun yetiştirdiği Ülkücüler hiç unutmayacaklar onu. Durmadan Fatiha gönderecekler. Merhumun ruhu şad, mekânı Cennet olsun! Elfatiha.

“BAŞBUĞUN ARDINDAN

Burada baş sağlığı, orada gözler aydın;

Íki ayrı dünyada iki ayrı tören var!

TANRI katından gelen bir yüce buyruk üzre,

Aramızdan ansızın çadırını deren var!

 

Orada ecdat ruhu sadümanlık içinde,

Burada tamu içre gönüllerde boran var!

Eksilmiş bir yanımız; çarpılmış gibiyiz hep

TANRI korusun sanki, Bozkurtluğa kıran va!.

 

Yukardan gök mü bastı; altta yer mi çöktü ne?

Kimsede ağız dil yok; gözleriyle soran va!..

Buradan uğurlarken onu binlerce Bozkurt

Orada karşılayan binlerce Alp-Erenler var!

 

O gün Tanrıdağı'nda, tan ağardığı çağda,

Dediler: Oğuz Han'ın otağına giren var!

Töredir; konan göçer, doğan gün batar elbet!

Tanrı zeval vermesin; devlet, din ve KUR'AN var!..

Niyazi Yıldırım GENÇOSMANOĞLU”

                                              Yazar Mehmet Demir Atmalı.