ŞEYH SAİT VE MUSUL-KERKÜK
Naim BABÜROĞLU
Bir Jandarma Birliği, altı asker kaçağını yakalamak için 13 Şubat 1925’te Bingöl’ün Eğil Bucağı’na bağlı Piran köyüne gelir.
Piran
Köyü, Şeyh Sait’in kardeşi Şeyh Abdurrahman’ın
köyüydü.
Ayaklanma
hazırlığı yapan Şeyh Sait, üç yüz kadar atlı isyancıyla birlikte oradaydı.
Kaçakları
Jandarmaya vermek istemedi. Birlik komutanları, görevlerini yapmak zorunda
olduklarını söylediler.
Bunun
üzerine Şeyh Sait, subay ve askerlere ateş açar. İki teğmeni tutsak
alır. (1)
Planlanan
ve tarihe Şeyh Sait isyanı olarak geçen ayaklanma böylece başlatılmış
olur. (2)
Hınıslı
bir
aşiret reisi olan Şeyh Sait, bölgedeki Nakşibendi Tarikatı’na bağlı müritlerin
önderi, okuma yazma bilmeyen bir toprak ağasıydı. (3)
Dinsel
konumunu kullanarak, köylülere ücretsiz çobanlık yaptırmış ve onların sırtından
büyük bir servet kazanmıştı. Ankara’da kurulan Cumhuriyet onu rahatsız
ediyordu. Osmanlı döneminde sahip olduğu ayrıcalıklı haklarını yitirmekten
korkuyordu. (4)
Ayaklanmaya,
özellikle Varto ve Tunceli’nin Alevi aşiretleri katılmadılar. Hatta karşı
koydular. Veli Ağa Aşireti, Şeyh Sait’e karşı savaştı. Mustafa Kemal Paşa, bu
nedenle 27 Şubat 1925’te Hormek Aşireti’ne bir kutlama telgrafı
gönderdi.” (5)
Şeyh
Sait’in
adamları, ellerinde yeşil sancak, göğüslerinin üzerinde Kur’an-ı Kerim;
bankaları, evleri, dükkânları basıp soyarak ilerlediler. (6)
Kürdistan’ın
geçici başkenti yapmayı düşündükleri Bingöl ve Elazığ’ı ele geçirdiler. Lice’yi
Ergani’yi ve çok sayıda köyü işgal ettiler. (7)
Silahlı
isyancılar, cami şerefelerinden Türk askerine ateş açtılar. (8)
Çatışmalar,
Diyarbakır’da bir savaş durumunu yansıtıyordu. (9)
Şeyh
Sait’in hocaları, Şeyh Sait’le birlikte savaşanlara Cennet’te ödüller
vadediyordu.
Kent
ve köylerde, yerden ve havadan bildiriler dağıtılıyor:
“Hilafetsiz
Müslümanlık olmaz; saltanat ve hilafet geri getirilmeli, okullarda dinsizlik
öğreten, kadınları yarı çıplak gezdiren Kemalist hükûmetin başı
ezilmelidir....” deniyordu. Ayaklanmacılar hem dini
hem de etnik yapıyı kullandılar. (10)
Şeyh Sait İsyanı, Kürtçülerin ve Şeriatçıların anlattığı gibi Piran’da (Dicle) hazırlıksız bir şekilde aniden başlamadı. En az iki yıldır hazırlıkları yapılıyordu.
İngiliz
istihbaratı isyanın çıkacağını yedi ay önce Londra’ya bildirmişti. İngilizler,
Musul-Kerkük için adım atan Türkiye’ye karşı Nakşi-Kürt kartını masaya sürmek
için hazırlık yapmıştı.
İngilizler, Musul-Kerkük’e el koymak için çalışırken, Kürtçüler ise “Kürt-İslam Devleti” kurmak hayaliyle onlarla iş birliği yapıyorlardı. İngilizler, isyanın zamanlamasını Türkiye’nin Musul-Kerkük’e odaklanacağı sırada, enerjisini ve kuvvetini isyan bölgesine çekecek şekilde planladılar.
İsyan
başarılı olmazsa bile, Türkiye kuvvet gönderemeyeceği için Mnusul-Kerkük’ten
olacaktı. İngiltere’nin istediği buydu. Böyle de oldu.
Ayaklanmanın
başlangıç aşamasında, Bağdat’taki Fransız Komiserliği, Paris’e 40 sayfalık bir
rapor gönderir. Raporda şöyle yazılır:
“Şeyh
Sait, 1918’den beri amacı İngiliz mandası altında bir Kürt Devleti kurmak olan,
İstanbul Kürt Komitesi’ne bağlı olarak çalışmaktadır…” (11)
1925
yılında, Bağdat’taki Fransız Yüksek Komiserliği, Paris’e gönderdiği gizli
raporda Şeyh Sait isyanı ile ilgili şunları yazar:
“Şeyh Sait
ayaklanması kendiliğinden birdenbire ortaya çıkmadı. Kürdistan dağları
yabancıların kışkırtması ve desteği ile ayaklandı. Bu bölgede ortaya çıkan
olaylar, İngilizlerin uğradıkları yenilgiden sonra, hiç affetmedikleri Mustafa
Kemal’e karşı yürüttükleri siyasetin bir parçasıdır.
Kürt
ayaklanması bundan daha iyi koşullarda patlak veremezdi. Ayaklanma,
Türklerin Musul üzerindeki iddialarını araştıran komisyonda, Türklerin kendi
topraklarındaki Kürtler arasında bile huzuru sağlayamayacağını gösterecekti.”
(12)
Sadece
bu belge bile, İngilizlerin Musul-Kerkük üzerindeki hedeflerini göstermektedir.
Şeyh
Sait İsyanı mimarlarından Kürt İslamcılar, Ermeni terörist çetelerle ittifak
içindedirler.
Naim
BABÜROĞLUOrtak bir örgüt de kurarlar. Örgütün adı, Taşnak-Hoybun’dur. Örgüt,
Türkiye ve Türkler aleyhine çalışmak ve kan dökmek amacıyla kurulur. 1980’lerde
PKK/ASALA ittifakı bu örgütün devamıdır. Hedef Türk düşmanlığı. (13)
1925 Nisan ayı ortasında, Şeyh Sait ve yanındakiler kuşatıldılar. Durumu umutsuz gören Şeyh Sait, yenilgiyi kabul ederek teslim oldu. Üzerinde, çeşitli belgeler ve yetkilileri şaşırtacak kadar altın çıktı. 13 Şubat’ta başlayan ayaklanma 62 gün sürdü ve 15 Nisan 1925’te bastırıldı. (14)
Yıl 2014… Cumhuriyet’e ve Türkiye’nin bütünlüğüne kasteden Şeyh Sait’in
adı, yıllar sonra, 2014’te Diyarbakır’da bir meydana verildi. Diyarbakır
Büyükşehir Belediye Meclisi, Dağkapı Meydanı'nın adını, Şeyh Sait Meydanı
olarak değiştirdi. Meydana giden yollarda bulunan yön tabelalarına, “Şeyh
Said Meydanı” yazıları konuldu. Dönemin Diyarbakır Büyükşehir Belediye
Başkanı, PKK terör örgütüyle bağlantılı olduğu iddia edilen Halkların
Demokratik Partisi’nden (HDP) Gültan Kışanak: “Biz bu nedenle meclisimizde
tartıştık. Şeyh Said isminin meydana verilmesi bizim önerimizdi. Ak Partili
meclis üyeleri de destek verdi…” (15) açıklamasını yaptı.
Yıl 2023… Diyarbakır Belediyesi, yapımı süren bulvara Şeyh Sait’in adını
verdi. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi duyurusu şöyleydi: “Silvan yolunu
Elazığ yoluna bağlayacak 12 kilometre uzunluğunda ve 50 metre genişliğindeki
Şeyh Sait Bulvarı’nın yapım çalışmalarına başladık.” (16)
İngilizlerle
iş birliği yaparak isyan eden, Musul ve Kerkük’ün elden çıkmasına neden olan
Şeyh Sait anısına meydan ve bulvar…
PKK
bölücü terör örgütünün yere göğe sığdıramadığı Şeyh Sait’in anısına bulvar…
Kahramanlarımıza
ve şehitlerimize hakkımızı böyle mi ödeyeceğiz?..
Kanla
yeşeren bu vatana borcumuzu böyle mi ödeyeceğiz?..
Devlet böyle bir yanlışı yapmaz, yapamaz, yapmamalıdır…