RUSYA SEMPATİSİ ve UKRAYNA SAVAŞI
Abdullah TOPAÇ/Konya
Savaşın Tahlili ve Satranç Oyunu:
Bu savaşın sebep-sonuç ve taktiklerini
dünya strateji uzmanları inceleyip kamuoyunu bilgilendirmektir. Gizli ve
açık tahliller her yönüyle çok çok yapılmaktadır.
Ukrayna'da, Ukraynalıların savaşının dışında, Rusya ile NATO ve onu temsilen ABD Avrupa Birliği arasında müthiş bir satranç oynanmaktadır. Bu oyun zihinlere ayrıca not edilmelidir...
Bu Yazının Amacı: Savaşı anlatmak değildir! Bahsedildiği gibi onu uzmanları incelemekte ve anlatmaktadır. Bu yazının amacı, ülkemizde oluşturulmaya çalışılan, Rusya Sempatisine, Tarihin Perspektifinden ışık tutmaktır.
NATO'nun, ABD'nin ve Avrupa Birliği Ülkeleri'nin, ülkemize ve milletimize yaptığı kaksızlıklar da malzeme olarak kullanılarak, ülkemizde bir Rusya Sempatisi oluşturulmaya çalışılmaktadır. Ben bir tarih öğretmeniyim. Tarih öğretmeni olarak halkımıza Rus Mayasını tanıtmak istiyorum. Şu anda, Ruslarla ya da kimseyle düşman değiliz düşman olmak da istemiyoruz; ama dostluklarına da hiç güvenmiyoruz. Devletimiz'in savaş karşısında belli tutumu, taktiği, hedefi, stratejisi olabilir, mutlaka da vardır! Bunlara saygı duyarız; ama bunlar dahi tarihteki olmuş olayları, gelecekteki olabilecek olayları düşünmeye, değerlendirmeye engel değil; yok saymaya, görmezden gelmeye de kâfi sebep değildir. Şu anki savaş coğrafyasının geçmişini ve Tarihi incelemeden; Türkiye-Rusya-Ukrayna Dostluğu, menfaati, tehdit ve tehlikleri hakkında konuşmak çok eksik, yanlış ve cahilce olur… O Halde Buyurun Savaş Coğrafyasında Tarıhî Bir Gezinti Yapalım:
Görünürde savaşan taraflar Ukrayna ve Rusya.
Savaşın daraltılmış alanı ise Karadeniz'in kuzeyinde bulunan,
İDİL (Volga) Irmağı ile Dinyester Nehri arasında kalan coğrafyadır.
1-Bu topraklar; Dünyada Batılıların,Turkıa
adını ilk kullandıkları bir alandır.
2- Bu topraklar; Türk
Devletlerinin ve Türk Topluluklarının aralıksız bin
dört yüz yıl (1400) yaşadığı, hakim olduğu bir kısmının da her
şeye rağmen hâlâ yaşamakta olduğu bir arzdır. Bunları bilmeden ne savaşı
ne Rusya’yı ne Tarihi ne de istikbali anlatamayız.
Savaş Bölgesinin En Eski Ahalisi Türklerdir…
Karadeniz’in Kuzeyinde MS.375 yıllarına
kadar Germen Asıllı Got Kavimleri yaşamaktaydı. Ki ev (Kıyı Ev) ile onun kuzeyinde
de Vikingler yaşıyorlardı…
Karadeniz'in kuzeyinde, Hazar Denizinden
Doğu Avrupa'ya kadar olan bölgelerde Tarih boyunca kesinlikle Rus ya da Slâv kavimleri
bulunmamıştır, yaşamamıştır.
Kavimler göçü, bu günkü Avrupa'nın milletler coğrafyasının oluşmasının sebebidir.
Asya'dan Doğu Avrupa ile Balkanlara 800 yıl durmadan
devam eden Türk Yürüyüşünün tarihteki adıdır Kavimler Göçü.
İlk gelen grup, (Atillâ
ile meşhurluğu bilinen) Avrupa Hunları’dır.
Avrupa diğer adıyla Batı Hunları
375 yıllarında Dinyeper Nehrinden Tuna'ya doğru akmaya başladılar.
Bu bölgedeki Got Kavimleri yerlerini bırakarak bugünkü
Almanya ile İspanya arasına serpildiler. Bu olaya tarihte: “Büyük Kavimler
Göçü” diyoruz.
Bu tarihten itibaren, boşaltılmış bir
arazi olan, Karadeniz kuzeyindeki stepler ile bugünkü Ukrayna
topraklarına Avrupa Hunları yerleşmiştir.
Hatta bugünkü Ukrayna'nın başkenti
olan KİEVİ, Kuman Turkleri'nin kurduğu ve bu şehrin
ilk adının “Kenardaki Ev, Kıyı Ev" anlamında KIYI EV olarak
isimlendirildiği belirtilir.
375 ve 1200 yılları arasında Hazar Denizi ile Tuna Irmağı arası kesintisiz,
tek parça bir Türk Yurdudur…
Slavlar ve Ruslar Nerede?
Slavlar ve Ruslar günümüzden 300
yıl önceki bir tarihe kadar Karadeniz'i uzaktan dahi görmemişlerdir… Onlar
Baltık Denizi kıyılarında Moskova ve kuzeyindeki steplerde kabileler
halinde yaşayan dağınık unsurlardı.
Cengiz Han ve Kuzey Karadeniz Stepleri
Kavimler göçünden sonra Karadeniz'in
kuzeyi Cengizhan tarafından istila edilmiştir. Cengiz'in ölümünden sonra
büyük oğlu Cuci'nin kurduğu Altın Orda Devleti'nin
(1223) hakimiyetinde kalmıştır. Moskova ötesindeki Rus Beylikleri yani
Knezlikler varlıklarını Altın Orda Devleti'ne vergi vererek devam ettiren küçük
küçük siyasî oluşumlardır.
Timur'un baskıları ve düzenlediği
seferler sebebiyle Altın Orda Devleti 1502 yılında
parçalanıyor. Ruslar bu parçalanmaya birlikte ayaklanmaya, ayağa kalkmaya başlamışlardır.
Altın Orda'nın Parçalanmasından, Kırım, Kazan ve Astarhan,
Volga Devletleri ortaya çıkmıştır. Burada konuyu bir miktar
beklemeye alıp, başka bir başlığa geçiyorum...
İnceleyelim, bakalım, Ruslar’a güvenelim mi sempati duyalım
mı? Yoksa Orhun Anıtlarındaki Bilge Kağan'ın öğütlerini bir
daha okuyup düşünelim mi?
Ruslar kendi kuruluşlarını 882 yılında
Ukrayna'nın başkenti Kıyı Ev (Kiev)’deki Rurik Hanedanının kurduğu Kiev Prensliği
ile başlatırlar.
Oysa bütün tarihçilerin müttefik olduğu
bir husus; Rurik Hanedanlığı Slav ve Rus değildir. Türkler’e
akraba olan Fin- Ogur kavimlerinden ya da Vikink'lerden olduğu
üzerinde durulur.
1283 yılında Moskova knezliği ortaya
çıkar. Moskova knezliği Altın Orda Devleti'ne bağlı olarak, vergi vererek varlığını
sürdürmektedir.
1472 yılında yani İstanbul'un fethinden 19
yıl sonra Moskova Knezi 3. Vasil Son Bizans imparatorunun yeğeni Sofia
ile evlenir. Bu tarihten itibaren Rus Knezleri (Beyleri) Roma Hükümdar unvanı
olan Sezar kelimesinin Rusça telaffuzu
olan Çar (Çezar) Lâkabını kullanırlar. Rusya'yı da Roma İmparatorluğunun varisi ve 3.Roma
olarak kabul ederler. Bugün de hâlâ böyle düşünürler.
Romanın Son Başkenti (Konstantiniye)
İstanbul'dur.
"Yazıyı okuyanlara; Ruslardaki İstanbul
Sevdasının sebeplerinden birisini bilmeleri için arz ederim. Rusya'nın
çift başlı kartalı neden sembol seçtiğini bilmelerini de isterim."
Ruslar’ın 500 Yıl Süren Türk
Kıyımı Başlıyor.
Ruslar 1552 Yılında
(yıkılmış)Altın Orda Devleti'nin varisi olan Kazan Hanlığını feth ve işgal
ederler. Burası Bu Günkü Tataristan Cumhuriyetidir ve hâlâ yok yıkılmamış
hâlâ yüksek bir medeniyettir. Rusya Devleti bu tarihten itibaren Türklerin
başına bela olmaya başlar...
Kazan'ın Fethi Rusya
için o kadar önemlidir ki kutlama unsuru olarak Moskova Meydanı’na Aziz Vasil Katedralini yaptırırlar.
Katedrali yaptıran kişi Çar IV. İvan'dır. Bu adam
oğlunu bile döverek öldüren zalim bir adamdır. Katedral, bugün bile Moskova'daki
en güzel yapıttır.
IV. İvan, daha güzel bir eser yapamasın
diye katedrali yapan Mimar ın gözlerini bile kör ettirir. Bu da Rusların kendi
menfaatleri için başka insanlara bakışının genlerinde olan tipik bir
örneğidir. Kazan Devleti düşünce, Kafkasya'da Rusya
Osmanlı Devleti ile sınırdaş oluyor. 1917 Yılına kadar Kafkasya'da ve Doğu Anadolu'da aralıksız
büyük savaşlar yaşanacaktır…
Avrupa Yakasında Türk - Rus Münasebetleri
Soykırım Ölçüsünde Göçler....
Yıl 1683. Osmanlı orduları Viyana'da bozguna
uğramıştır. Rusya 3 yıl sonra Mukaddes İttifaka katılır ve bunun hediyesi
olarak 1700 yılında (yani Karlofça Antlaşması'dan 1 yıl sonra)
yapılan ek anlaşma ile, Azak Kalesi Rusya'ya verilir.
Ruslar Karadenız'i İlk Defa Ogün Görürler.
Bölgede Türk hakimiyetinin de sonu
hissedilmeye başlar.
Ruslarla 217 Yıl Aralıksız Savaş
Sürmüştür. Daha Doğrusu Ruslar’ın Türk Vatanlarını işgalleri ve
sürgünler iki yüz on yedi (217) yıl sürmüştür. Bolşevik Mücadelesi sebebiyle 03
Mart 1917 Yılında yapılan, Brest Litovsk Anlaşması’yla,
"Askerî Savaşlarımız" sona ermiştir.
Tarih Sırasıyla Büyük Rus Kıyım,
Yıkım ve Zulümlerini Hatırlayalım:
1783 yılında Kırım Rusya'nın eline
geçer; büyük Tatar Göçü başlar. 21 Mayıs 1864 günü Rusya, Büyük Kafkas ve
Çerkez Sürgünü ile soykırımını gerçekleştirmiştir. Yüzbinlerce insan,
bindirildikleri kırık dökük teknelerle Karadeniz'den Türkiye doğru akmaya
başlarlar. Karadeniz'de o kadar çok tekne batar, insan ölür ki; köpek
balıkları İnsan etini doyar ve bugün Çerkezler hala balık eti yemezler. 93 Harbi veya Moskof Harbi dediğimiz 1877-78
Osmanlı Rus Savaşı'nda; Doğu Anadolu, Trabzon, Bayburt, Ardahan, Kars, Van,
Muş’a kadar olan vilayetlerimiz Ruslar tarafından işgal edilmiştir.
yüz
yıllarca sürgünler ve öksüzler yurdu olmuştur.
Katılmadığı, taraf olmadığı halde; savaştan
galip çıkan tarafta bulunan Rusya, Türkiye'den Boğazların Hakimiyeti ile
Kars ve Ardahan Şehirlerimizi istemiştir.
Türkiye'nin NATO'ya girmesinin
temel sebeplerinden birisi de Rusya'nın o dönemki baskısıdır.
Rusya ve Çin hariç…
Rusya Bir Yılan Gibi Her Defasında Gömlek Değiştirmiştir.
Dağılmakta olan Çarlık Rusyası gömleğini
çıkararak 1922 yılında Sovyetler Birliği adıyla Emperyalizmine Devam etmiştir.
Sovyetler Birliği adıyla ömrünü 70
yıl sürdürebilen Rusya, 1989-1991 yılları arasında "taşıyamadığı
bağajlarını" mecburen atmıştır.
Doğu Avrupa Ülkeleri, Baltık
Ülkeleri, bir kısım Kafkas Ülkeleri ve Orta Asya Ülkeleri
bağımsızlıklarını kazanmışlardır.
Rusya ise, Rusya Federasyonu adı
altında gömleğini bir defa daha yenilenmiştir.
Bugün karşımızdaki Rusya; varlığını
yenileyen, yeniden güçlenen; kayıplarını toplamaya çalışan ve
de yeniden “ İmparatorluk” olmak isteyen Rusya'dır..
Rusya'yı sevelim mi sevmeyelim mi?
Rusya Sempatisini de gayet güzel
ölçer...
Bizim Rusları sevmek sevmemek ile ilgili
bir tercihimiz yok!..
- NATO' da çok kışkırttı!..
- Rusyanın damarına çok basıldı.
- Ukrayna olmazsa Rusya dağılır.
- Putin'e tuzak kuruldu. gibi ifadelerle
devam ettirilmek isteniliyor.
1990 - 1991 yılında Sovyetler Birliği'nin
dağılması Türkiye ve Türklük alemi için Cenabı Allah'ın bir lütfu olmuştur. Bu
dağılma sayesinde hiç beklenmedik bir zamanda Orta Asya Türk
Cumhuriyetleri ve Azerbaycan (Rusya'nın hâlâ manevî baskısı olmalarına
rağmen) bağımsızlıklarını elde etmişlerdir. Rusya bugün 85 federal bölge ve 14
Cumhuriyet ile varlığını sürdürmektedir. On dört Cumhuriyetin hemen hemen
hepsi de Turanî Toplulukların Cumhuriyetleridir. Hatta bunlardan
Tataristan gibi kuruluşu Rusya'dan daha eski medeniyeti Rusya'dan
daha yüksek olan Cumhuriyetler vardır. Bu günkü Rusya Federasyonu'nun inkırazı
ve dağılması halinde dünyadaki Türk Devletlerinin sayısı 25'in üzerine
çıkacaktır. Bu konu çok ayrı bir değerlendirme gerektirdiği için çok genel
geçiyorum.
Rusya Türk Milletine bir imparatorluk
borçludur; çünkü Osmanlı İmparatorluğunu dağıtmıştır!..
Rusya tarih boyunca, Türk
topraklarını işgal etmiş, Türk Topluluklarını sürmüş, vurmuş, ezmiş,
öldürmüştür.
Rusya'nın Millî hedefleri, hâlâ Türk
Hakimiyetindeki alanlar üzerindedir. Devletler de ağaçlar gibidir. Ulu ağaç
gölgesinde bitki göğertmez. Büyük devletler de çevresini daima
rahatsız eder!..
O halde Türk çocuğu: Bilge Kağan'ın Orhun
kitabelerindeki vasiyetini bir daha okumalıdır…
Bizim, kimsenin tatlı diline yumuşak
ipeğine kanacak vaktimiz yoktur! Halimiz kalmamıştır… Rusya’nın
işgal ettiği bütün ülkelere, kendisine sempati duyan az bir grup vasıtasıyla
girdiğini hiç akıldan çıkarmamak gerekmektedir. Tarih böyle söylüyor.
Tarih, milletlerin hafızasıdır.
Tarihini bilmeyen, tarihini unutan
milletler, alzaymır olmuş insanlar gibidir.
İsteyen Rusya’yı sevebilir; ama
milletimizin geleceğıni düşünmek daha önemlidir. Allah
Ukrayna'ya güç ve kuvvet versin!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder